reklamlar

haberler

manşet haberler

Personel Gazete Sağlık Personeli PersonelSaglik.NET

27 Mayıs 2016 Cuma

Cuma Gününün Önemi / Cuma Günleri Yapılması Gereken İbadetler / Cuma Günü Okunacak Dua Ve Sureler

Dünyadaki tüm günler birbiri ile aynı olmakla birlikte bazı günler hadis veya ayetlerle diğer günlerden daha önemli kılınmıştır. Kandil günleri, arefe günü, aşure günü ve Cuma günleri bunlardan bazılarıdır. Cuma günü müminlerin bayramıdır. Çünkü Cuma günü yapılan hayırların mükafatı kat kat verilmektedir. Ayrıca Efendimiz Hz. Muhammed (sas) “cumada öyle bir vakit vardır ki o vakitte edilen dualar geri çevrilmez” buyurarak müminleri cumayı dua ve ibadetle geçirmeye teşvik etmiştir.Müslümanlar için en mübarek günlerden biri olan Cuma gününde okunacak özel dualar ve bu duaların vakitleri vardır. Bugün 29 Mayıs Cuma, haftanın en mübarek günlerinden biri olan Cuma gününde okunacak dualar,kılınacak namazlar,telafuz edilecek zikirleri haberimizin devamında sizler için paylaştık.

Diğеr günlerden daha mübarek olаn ve İslаm dininde fаrklı bir yеr tеşkil eden Cuma gününde dua etmek insana daha fаrklı bir huzur getirmektedir. Cuma günü diğer günlerden farklı ibаdetler yаpılır vе böylelikle iç huzura еrilir. Peki Cuma Namazı öncеsindе оkunacak duаlаr nelerdir? Cumа Namazı öncеsi gеtirilеcеk salavatlar nelerdir? Cuma Günü Yapılacak İbadetler Nelerdir? Cuma Günü Sünnet ve Hadislеrе Göre Okunacak Duаlаr, Çekilecek Tespihler, Getirilecek Sаlаvаtlаr Cuma Namazı öncesi ve sonrası çеkilеcеk tespihler nelerdir? Cuma Günü Hangi İbadetler Yаpılır? Cumа Namazı Öncеsi Vе Sonrası Yаpılmаsı Gereken İbadetler Hеpsi vе daha fazlası haberimizde...Hz. Peygamber, "Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır; Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır; kıyamet de cuma günü kopacaktır" (Müslim, Cum'a, 18) sözüyle bu günün özelliğini dile getirmiştir. Allah'ın cennette cuma gününe tekabül eden ve "yevmü'l-mezîd" denilen günde kullarına kendisini ziyaret fırsatı vereceğini, bunun için onlara tecelli edeceğini bildirmiş (İbn Kayyim el-Cevziyye, I, 369-372, 408-410), başka bir hadiste de bu günde yapılan duaların kabul edileceği bir anın (icabet saati) bulunduğunu haber vermiştir.Cuma günü oruç tutan için, on ahiret günü oruç sevabı yazılır. Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Bir gün öncesi veya bir gün sonrası ile tutun. Cuma günü sabah namazından önce, üç kere Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh okuyanın, kendinin ve anasının ve babasının bütün günahları af olur. Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir. Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de Cuma günü ve gecesinde işlenilenden kötüsü yoktur. 

Cuma günü hem haftanın son günü olmakla birlikte mübarek bir gündür. Ana-babasının kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur, haklarını ödemiş olur. Cuma gecesi Kehf Sûresi okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur. Cuma günü gusledenin günahları affolur. 

Cuma günü de duaların makbul olduğu zaman dilimlerindendir. Çeşitli hadislerden anlaşıldığına göre cuma, haftalık ibadet günü olarak biliniyor. Başka bir hadiste de bu günde yapılan duaların kabul edileceği bir anın (icabet saati) bulunduğunu haber veriyor. Bütün bu özelliklerinden dolayı gerek fert gerekse toplum olarak büyük önem taşıyan cuma gününde farz olan cuma namazından başka şu hususların yapılması sünnet kabul edilir...

İnananlar Cuma gününün ayrı bir bereketi olduğunu düşünürler.

Cuma Günü Yapılan İbadetler Ve Faziletleri

Cuma günü Duhan Suresini Zikreden her kimseye Cеnnеttе bir köşk verilir,Cuma günü Aşağıdaki Duayı Tespih Eden her kimseyi Allahü Teâla Çirkin işlerden, Kaza ve musibetlerden korur,Cuma günü çokça salavat zikredenin, seksen senelik günahları silinir,Estağfirullahеlazim еllеzi la ilahе illa hüvеl hayyеl kayyumе vе еtubü ilеyhHer Kim Cuma gecesi Kehf Suresini okursa, O müminin 2 cuma günü arasında yaptığı günahlar affedilir,Cuma Gecesi Her Kim 2 Rekât Namaz kılarak, Fatiha ve Zilzal Suresini çokça okursa yaradan o kulunu kabir azabından ve kıyamet korkularından uzak tutar.Cuma günü Yasin Suresini zikredenin, işlediği günahlar bağışlanır,

Peygamberimizin Okuduğu Cuma Duaları

“Allah’ım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih ve Deccal’ın fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden Sana sığınırım.” (Kütüb-i Sitte)“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, katına yükselmeyen (kabul olunmayan) amelden, huzur bulmayan kalpten ve kulak verilmeyen duadan sana sığınırım.” (Taberani)“Lanetlik şeytandan Ulu Allah’a sığınırım. O tüm varlıkları hükmü altında tutar ve sınır¬sız derecede cömerttir.”El Ahzab Sûresi 56. ayet-i kerimede Allah-ü Teâlâ buyurmaktadır ki; “Gerçekten Allah ve melekleri Peygambere salât ederler, O’ nu överler. Ey iman edenler! Siz de O’nu övün ve O’na salât ve selam edin, O’ na gönülden teslim olun.”Allah’ım! Darlıktan ve üzüntüden sana sığınırım. Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım. Korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun sıkıntısından ve insanların baskısından sana sığınırım.” (Cem’ul Fevaid)

 

Cuma Günü Okunacak Hacet Duaları

Cuma günü 100 defa” “YA ALLAH” diye zikreden insanın bütün dilekleri kabul olur.

Cuma Günü Duaların Kabulü İçin Zikirler

Cuma Günü “YA VALİ” esmasını (1000) defa okuyan her işinde kolaylık görür.

Cuma günü “LA İLAHE İLLALAHÜ’L MELİKÜ’L HAKKU’L- MÜBİN” (200) defa zikreden Kişi Allah’tan ne isterse verilir.

Cuma gecesi “YA DARR” Esmasını (100) kere çekerse, düşmüş olduğu dertten kurtulur. Fakir ve düşkün kimseler buna devam etseler çok faydasını görürler.

Cuma Günü ” YA VELİYYÜ YA ALLAH” esmasını (1000) defa zikreden kişi her istediğine kavuşur.

Cuma namazından sonra 100 defa” YA GAFUR” İsmini okumaya devam eden kişi mağfirete nail olur ve şifa bulur.

Peygamberimiz , Bu Konuda Şöyle Buyuruyorlar:

Cuma günü bana çok salavat okuyun. Çünkü o gün okunan salavata melekler şahitlik eder. Cuma günü bana salavat okuyan kimse, daha salavatını bitirmeden o bana ulaştırılır. (Kütüb-i Sitte, 17/153-154), 

Bana salavat okuyan mü?mine melekler rahmet duası eder. Bu, mü?minin bana salavatı okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu ister az yapsın ister çok... (Kütüb-i Sitte, 17/14) 

Salavatı mümkün olduğunca her gün okumalıyız: Fakat Efendimiz (sas), cuma günü için özel bir teklif sunuyor bizlere. Salavat getirdiğimizde ona bizzat kendilerinin mukabele edeceğini belirtiyor. Hayallerimizi öteler ötesine götürerek düşünmeye çalışalım; Efendimiz (sas)?e selam veriyoruz ve Efendimiz (sas) de bize bizzat ismimizle karşılık veriyor. Bu, muazzam bir mutluluk olsa gerek. Peki salavatı unutmamamız için ne yapmalı? Önce cuma günleri Efendimiz (sas)le randevu günümüz olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Bunun yanında bütün namazlarda tesbihatla beraber salavat okumayı da ihmal etmeyelim. Bir de, özellikle erkekler, cuma namazı için camiye giderken az ya da çok mutlaka yürüyoruz, camiye gidene kadar geçen süre ve namaz araları salavat okumamız için en mükemmel zamanlar.

KARABÜK ÖZEL MEDİKAR HASTANESİ'NDE OLAYLAR BİTMEK BİLMİYOR!!

Karabük’ün tek özel hastanesi olan MEDİKAR zaman zaman personel politikaları ile gündeme geliyor.

Geçtiğimiz aylarda sıkça gündeme gelen MEDİKAR hastanesinde, şimdi doktor ve çalışanların maaş ve primlerinin yanlış yattığı iddiası konuşuluyor.

Hastanede çalışanların ve sağlık personelinin maaşlarının son aylarda sürekli yanlış hesaplandığı iddiaları sıkça konuşulmaya başlandı. En az Bin 300 TL asgari ücret alan personelin kimine 200 TL, kimine ise yine yanlışlıkla 9 Bin TL maaş yattığı ifade edilirken, doktorların da primlerinin sürekli yanlış hesaplanarak yatırıldığı belirtiliyor.

Özellikle sağlık personelinin son aylarda sürekli maaşının eksik ve yanlış yattığı düzeltme içinde adeta farklı mücadele verildiğini iddia eden bazı çalışanlar, “Bin 300 TL asgari ücret alana 200 TL, 800 TL gibi maaş yatırılıyor. Düzeltme istendiğinde de bir sürü mücadele ediliyor. Hatta bazı fazla mesailer de eksik yatıyor onları almakta zorlanıyoruz. Zaten her ay doktorların prim hesaplamaları yanlış yapıldığından, yaşanan tartışmalar hastane içinde alıp başını gidiyor.” Şeklinde görüş beyan ediyorlar.

Özel MEDİKAR Hastanesinde yaşanan bu ‘Fıkra gibi olayların’ bir türlü ardı arkası kesilmiyor.

Eşine doğum yaptıran erkek doktoru vurdu

Suudi Arabistan’da yaşanan olay, tüm dünyada gündem olmayı başardı. Eşinin doğumu için kadın doktor isteyen fakat bu isteği kabul görmeyen adam, doğumdan sonra eşine doğum yaptıran erkek doktoru vurdu. Doğumun bir kadın tarafından yaptırılmasını isteyen fakat bir türlü istediği gerçekleşmeyen adam, Riyad’da bulunan ‘King Fahad Medical City’ isimli hastanede dehşet saçtı.

Doğumdan sonra teşekkür etmek istediğini belirterek erkek doktoru dışarıya çağıran adam, doktorla karşı karşıya geldiği an silahını ateşledi. Saldırı sonrasında ağır yaralanan doktor ise, hızlı bir şekilde tedavi altına alınırken, hayati tehlikesi bulunmasına rağmen yapılan müdahalelerle hayati tehlikeyi atlattı.

Saldırıdan sonra olay yerinden uzaklaşan saldırgan koca ise, güvenlik güçleri tarafından yakalandı.

(Habergazetesi)

Tekirdağlı şehidin ismi mezun olduğu okula verildi

Malkara Ortaokulu'nun isminin değiştirilmesi dolayısıyla düzenlenen programa, Tekirdağ Valisi Enver Salihoğlu, Malkara

Kaymakamı Osman Altın, Şarköy Kaymakamı Hamdi Üncü, İlçe Milli Eğitim Müdürü

Ali Saraç, İlçe Emniyet Müdürü Cüneyt Aydın, İlçe Jandarma Komutanı Murat

Kızıltan, şehidin babası Hasan, annesi Rukiye, eşi Ayşe ve oğlu Berat Selim Vural katıldı. Okulun ismi Şehit Uzman Çavuş Selim Vural Ortaokulu oldu.

Malkara Kaymakamı

Osman Altın, şehidin ismini mezun olduğu okula Vali Salihoğlu'nun talimatıyla verdiklerini belirtti.

Şehidin babası Hasan Vural ise kendilerini bu güne kadar yalnız bırakmayan, her türlü desteği sağlayan devletin tüm kurumlarına teşekkür ederek "Şehidimize sahip çıktıkları için herkese teşekkür ederiz. Oğlumun adı bundan sonra bu okulda yaşayacak. Sağ olun var olun." dedi.

(AA)

19 Mayıs 2016 Perşembe

Ticari İHA'lara Yerli Rakip Geliyor..

TÜBİTAK'ın Bireysel Genç Girişim Programı kapsamında desteklenen OTANTİHA Projesi'yle ticari amaçla kullanılan insansız hava araçlarına (İHA) yerli rakip geliştirilecek.

Lisans eğitimi boyunca insansız hava araçlarıyla ilgilenen girişimci Murat Sağlam, bu alanda yaptığı son çalışmayla ODTÜ Teknokent'in de desteğiyle TÜBİTAK'ın Bireysel Genç Girişim Programı'ndan yararlanmaya hak kazandı.

Teknolojik yeniliklere ayak uydurmak, ülkeye katma değer sağlayacakürünler ortaya çıkarmak ve İHA'ların günlük kullanımında yeni bir vizyon ortayakoymak için OTANTİHA Projesi'ni geliştiren Sağlam, proje sonunda kurulacak şirketle yeni bir istihdam alanı oluşturmayı amaçlıyor.

Günümüzde birçok faaliyet alanında sıkça karşılaşılan ve gelecekte de insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olması öngörülen İHA'lar, sivil havacılık standartlarını yeterince sağlamamaları sebebiyle ticari amaçlarla yaygın olarak kullanılamıyor. OTANTİHA Projesi kapsamında büyük havacılık şirketlerinin yüksek teknoloji ürünü uçakların tasarım sürecinde kullandığı sivil havacılık standartları göz önünde bulundurularak bir hava aracı geliştirilmesi hedefleniyor.

Akıllı mobil cihazlarla kablosuz ağlar üzerinden kontrol edilebilecek şekilde geliştirilecek OTANTİHA, kullanıcısını takip ederek yüksek çözünürlüklü görüntü kaydedebilecek, modüler donanım altyapısı sayesinde yeni ihtiyaçlara uygun olarak kolayca geliştirilebilecek.

Adrenalin tutkunu sporcuların faaliyetlerinin görüntülenmesindeki güçlükler düşünüldüğünde, genel olarak bu alandaki ihtiyaçları karşılamak üzere ortaya çıkan OTANTİHA fikri, modüler tasarım mimarisi ile ilerleyen aşamalarda orman yangınlarının tespitinde, kısa süreli organizasyonlarda(festival, düğün, spor müsabakaları ve benzeri) ve basın faaliyetlerinde de kullanılabilecek şekilde tasarlanabilecek.

Dağ, kış, ve su sporları ile yamaç paraşütü gibi faaliyetlerin sivil havacılık standartlarını göz önünde bulundurarak görüntülemeye yönelik yerli hava aracı bulunmaması, rakiplerine nazaran düşük maliyetli olması OTANTİHA'yı cazip hale getiriyor.

Rakiplerinden üstünlükleri

Gelecekte sisteme eklenebilecek otonom karar alma, otonom uçuş, otomatik iniş, kullanıcı takibi, çarpışma önleme gibi yetenekler ile kullanıcının iş yükünü azaltacak sistem çözümleri sunacak OTANTİHA, sanal gerçeklik gözlükleri ile entegrasyon gibi opsiyonel özellikleriyle sivil havacılık açısından yenilikçi bir ürün olacak.

Yüksek hızlı veri ve grafik işleme, gerçek zamanlı işletim sistemleri ve yazılım bölütleme, uçuş emniyeti ve sertifikasyon gerekliliklerine uygun tasarım veyüksek güvenilirlik, geliştirilmesi hedeflenen ürünün en önemli teknolojilerini oluşturacak.

OTANTİHA'nın ithaledilen ticari İHA'ların yerini alması hedefleniyor. Yurt içi ve yurt dışı pazarın büyüklüğü düşünüldüğünde, yüksek uçuş emniyeti standartlarını karşılayan ürünün, ülke ekonomisi için önemli bir katma değer yaratması bekleniyor.

12 Mayıs 2016 Perşembe

Taşeron İşçiler Başbakan Değişirse Ne Yapacak?

Taşeron işçiler, kendileri ile ilgili olumlu gelişmeleri merak ediyor. Taşeron İşçiler şimdi de Başbakan değişimi sonrası kendi durumlarının ne olacağını merakla bekliyorlar.

Başbakan Ahmet Davutoğlu Ne Demişti?

Taşeron işçiye kadro için hazırlanan yasa tasarısı, kısa süre içerisinde de Meclis'e sevk edilecek. Yasanın çıkmasıyla da taşeron işçilerin kamu çalışanı olması için süreç başlayacak.

Kapsama giren personel, yasa çıktıktan sonra 1 ay içinde kendi kurumlarına başvuruda bulunacak. Takvim'deki habere göre, Kamuya geçişte kişinin mesleği ve kamu hizmetini yapabilmesi için gerekli bilgi ve donanıma sahip olup olmadığını belirlemeye yönelik sınav yapılacak.

Taşeron İşçilerin Özlük Haklarını Devlet Koruyacak...

Taşeron işçiler ile ilgili Başbakan Ahmet Davutoğlu'dan kamuda çalışan taşeron işçilerinin istidahdamına dair yapmış olduğu açıklamdan sonra hükümet, taşeron işçilerle ilgili düzenlemelerde son rötuşları yaptı. Bakanlar kurulundan 720 bin kişinin kamuya geçişine onay çıkarken; bu kişilerin kıdem tazminatları, yıllık izinleri, özlük hakları devlet güvencesinde olacak.Taşeron işçilerin merakla beklediği düzeneleme ile ilgili Bakanlar Kurulu'ndan da onay çıkması sonrasında Meclis'te ele alınacak olan düzenlemelerle 720 bin 277 kişinin kamuya geçişi yapılacak. Kadroya geçecek olan Taşeron çalışanlar, '657 sayılı devlet memuru' kanunuba tabi olamayacak, buna karşın 'özel sözleşmeli personel' statüsünde kamu kurum ve kuruluşlarında devlet güvencesinde çalışacaklar.

Kamuya Özel Sözleşmeli Personel Alımları Nasıl Gerçekleşecek?

Bütün kamu kurumlarını bağlayacak şekilde her bir iş kolu için performans kriterleri belirlenecek. Örneğin, temizlik işlerinde her bir saatte yerler ıselak olarak silinecek vb. hizmet kalitesini önceleyen kriterler son derece önemlidir. Her bir kamu kurumunda mevcut hizmet alım sözleşmelerinde bulunan kadro sayılarına benzer norm işçi kadroları ihdas edilerek, kamuda istihdam yığılmalarının önüne geçilecektir. Bu önerilerin Hükümetin elini güçlendirecek altın kurallar olarak görülmesi gerekir.

Taşeron İşçiler İkramiyeden Nasıl Yararlanacak?

İkramiye hakkından yararlanma şartları performansa göre olmalı

Sendikanın 6772 sayılı Kanun gereğince ödenen ikramiyelerle ilgili de önemli önerileri var. Buna göre, 6772 sayılı Kanun'dan doğrudan yararlanılmayacak, gerekli performans kriterlerini sağlayanlar faydalanacaktır. 6772 sayılı Kanun'a göre hali hazırda çalışan kamu işçisine ödenen ikramiyenin performansa göre ödenmesini işçi sendikasından duymak oldukça ilginç ve takdire şayan.

Maliyetler bakımından (mevcut çalışanların hakları korunmak şartıyla) 6772 sayılı Kanun'dan; 1- Kıdemi 1-5 yıla kadar olanlar 1 aylık, 2- Kıdemi 5- 15 yıla kadar olanlar 2 aylık, 3- Kıdemi 15 yıl yukarısı 3 aylık şeklinde, olacak şekilde yararlanacaklar ve bu süreler toplu iş sözleşmeleriyle uzatılamayacaktır. Yine yapılan öneride yeterli performansı göstermeyen işçiler en az 3 defa uyarılacaklar ve belirli şartlarda 6772 sayılı Kanun'dan doğan ikramiyelerinde kesinti yapılacak veya iş akitleri uzatılmayacaktır.

Başbakan Değişirse Ne Olacak?

Taşeron işçileri ile ilgili gelişmelrin, Başbakan değişiminden etkilenmeyeceği söyleniyor. Taşeron İşçiler ise, kıdem tazminatı, özlük hakları, çalışma saatleri ve ücret konusunda iyileştirme istiyor...

Şaban Ayında Yapılması Gereken İbadetler Nelerdir? Şaban Ayı Zikirleri ve Namazları - Şaban Ayı Orucu Nedir?

Şaban ayıyla devam edecek olan üç ayların sonunda da 11 ayın sultanı Ramazan ayı başlayacak. Ay takvimine göre her yıl yaklaşık 10-11 gün geri gelen takvim nedeniyle geçen yıldan 10 gün daha bu yıl Recep ayına kavuşmuş olacağız. Üç aylar içerisinde kutsal olan kandil geceleri de bulunmaktadır. Üç ayların başlangıcını simgeleyen Regaip Kandili bu önemli kandil gecelerinin ilki olacak. Yine üç ayların içerisinde Mirac Kandili, Berat Kandili ve Bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi de bulunmaktadır. 

Üç aylara girdik. Mübarek üç ayların ilki olan Recep ayı yaklaşık iki hafta önce başladı. Üç aylar veya Mubarek üç aylar, Hicri takvim'de mukaddes olan Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Faziletli sayıldığı için ibadetler artırılır, günahlardan en azından saygıdan dolayı sakınılır ve Ramazan ayına hazırlık yapılır. Hadise göre Recep Allah'ın ayıdır, Şaban Peygamber Muhammed'in ayıdır, Ramazan da ümmeti'nin ayıdır. Ayrıca, Recep Regaib Kandili ve Mirac Kandilini, Şaban Beraat Kandilini ve Ramazan Kadir Gecesini barındırır.

Cenâb-ı Hakk (c.c.) biz müminler için rahmeti, feyiz ve bereketi bol olan günler ve aylar halketmiştir. Nasıl ki haftanın günleri arasında Cuma günü faziletli bir gün ise, “üç aylar” olarak bilinen Receb, Şaban ve Ramazan ayları da fazileti büyük, feyiz ve bereketi bol, mübarek aylardır.Her ne kadar müslümanların bilmesi gereksede yeni nesillerin bir çoğu bu aylar hakkında bilgisi olmamakta yada kulaktan dolma cümleler ile tanımlamaktadır.

Bu ayların Müslümanlarca değerli addedilmesinin sebeplerinden birisi de Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu aylar hakkında verdiği haberlerdir. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz; “Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır.” buyurmuştur. 

ÜÇ AYLAR NEDİR?

Cenâb-ı Hakk (c.c.) biz mü’minler için rahmeti, feyiz ve bereketi bol olan günler ve aylar halketmiştir. Nasıl ki haftanın günleri arasında Cuma günü faziletli bir gün ise, “üç aylar” olarak bilinen Receb, Şaban ve Ramazan ayları da fazileti büyük, feyiz ve bereketi bol, mübarek aylardır. Zira Receb ayı girince;Peygamberimiz (s.a.v.): “Allahım! Receb ve Şaban’ı bize mübarek kıl! Bizi Ramazan’a ulaştır!” diye dua ederlerdi.

Üç aylara kutsiyet kazandıran diğer bir önemli özellik beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içerisinde olmasıdır. Receb ayının ilk cuma gecesi Regâib kandilidir. İslâm âlimleri, Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu gecede Yüce Allah’ın manevi ikramlarına eriştiğini, bu sebeple şükür ve hacet için namaz kıldığını bildirmektedirler. Yine Receb ayının yirmi yedinci gecesi İslâm dünyasında Miraç kandili olarak kutlanır. Beş vakit namaz bu gecede farz kılınmış, bu gece nâzil olan Bakara sûresinin son âyetleri ile Müslümanların sıkıntılarının sona ereceği ve ümmet-i Muhammed’e Allah’a ortak koşmadıkları, tevhidden ayrılmadıkları takdirde Cennet’e girecekleri müjdelenmiştir. Ayrıca İsrâ suresinin bir bölümünde İslâmî emir ve yasakları özet olarak içeren âyetler de bu gecede indirilmiştir. RECEB AYI

‘Receb’ kelimesi; herhangi bir şeyden korkmak, utanmak veya bir kimseyi heybetinden dolayı ululamak ve tazim etmek manalarına gelir.

Cahiliye devrinde Araplar, putları için bu ayda kurban keserlerdi. Araplar arasında mukaddes bilinen Receb ayı, haram aylardan (eşhuru’l-hurum) biridir. “Şüphesiz Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah katında ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır.”(3) Diğer üç haram ay ise, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir. Receb ayı, birbirini takip eden bu üç aydan hemen sonra gelmediği ve yedinci sırada olduğu için “Recebü’l-ferd” adı da verilmiştir.

ŞABAN AYI

Şaban ayının Araplar arasındaki eski adı ‘Azil’ idi. Araplar, Şaban ayına “şehrullâhi’l-muazzam”, “şehru’l-kerâme” ve “şehru’l-kasîr” de derler. Şaban ayı “şuhûr-ü selâse” denilen üç ayların ikincisidir. Şaban ayının en önemli hususiyetlerinden birisi de, Berat gecesinin bu ayın on beşinci gecesine tesadüf etmesidir. Berat gecesi; meleklerin inmesi, duaların geri çevrilmeyip kabul olunması gibi daha birçok hususiyete haiz olduğu için, içerisinde bulunduğu Şaban ayını da değerli kılmıştır.

ŞABAN AYINDA YAPILMASI GEREKEN İBADETLER

Oruç Tutulması Tavsiye Edilen Günler

1.gün

13.gün (Eyyam-ı Biyz Orucu)

14.gün (Eyyam-ı Biyz Orucu)

15.gün (Eyyam-ı Biyz Orucu)

30.gün

İlk Perşembe

Son Pazartesi

Son Perşembe

İbadetle Geçirilmesi Tavsiye Edilen Geceler

1.gece

15.gece

27.gece

Zikirler

Lâ ilâhe illallâhü velâ na'büdü illâ iyyâhü muhlisîne lehüddîne velev kerihe'l-kâfirûn

Allah’tan başka hiçbir İlah yoktur. Biz ancak O’na ibadet ederiz. Kafirler istemese de, biz taatımızı sırf O’na tahsis ederiz

(Sayısı yok Şaban ayında hergün en az 3-7 kere)1-10 arası her gün günde 100 kere ya Latif Celle Şanühü

11-20 arası her gün günde 100 kere ya Rezzak Celle Şanühü

21-30 arası her gün günde 100 kere ya Aziz Celle Şanühü

Allahümme barik lena fi Şaban. Ve belliğna Ramazan.

Allahım Şaban ayını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.

Her kim Şaban ayına değer verir, onda Allahu Teala’dan sakınırsa, taatıyla amel ederse, Allahu Teala onun günahlarını bağışlar ve o sene vuku bulacak tüm belalardan ve hastalıklardan kendini emin kılar.

Şaban cehennemden bir kalkandır. Bana kavuşmak isteyen üç günde olsa onda oruç tutsun.

Ramazan ayının orucu için Şaban orucu ile bedenlerinizi temizleyin. Hangi kul üç gün oruç tutup ifardan önce bana defalarca salavat okursa mutlaka geçmiş günahları bağışlanır. Allahu Teala bu ayda üçyüz rahmet kapısı açar.

NAMAZ

Her kim Şabanın ilk gecesinde, birinci rekatlarında; Bir fatiha 5 ihlas okumak suretiyle (yani ikinci rekatta dilediğini oku fatihadan sonra), on iki rekat kılarsa (2 rekatta bir selam ile) Allahu Teala ona on ikibin şehid sevabı verir. Kendisine oniki senelik ibadet sevabı yazılır. Anasının onu doğurduğu gündeki gibi hatalarından sıyrılır ve seksen güne kadar üzerine hiçbir hata yazılmaz.

İLK GÜN NAMAZI: 2 rekat kılınır. Her rekatta 1 Fatiha, 10 Ayetel Kürsi ve Ali İmran süresi 18. (Şehidallahu…) ayeti okunur. Bu namazı kılana cennette göz görmedik kulak duymadık,hiç bir beşerin kalbinden geçmeyecek nimetler verilir. Mahşer korkusundan emin olur.

ORUÇ

Şabanın ilk ve son perşembesini oruçla geçireni rahmeti ile cennete girdirmek Allahu Teala üzerine bir hak olur.

Her kim Şabanın başından ortasından ve sonundan üç gün oruç tutarsa Allahu Teala ona yetmiş peygamber sevabı yazar. Yetmiş sene ibadet etmiş gibi olur. O sene ölürse şehid olarak ölür.

Her hangi bir aydan 13-14-15.günler olan eyyam-ı bıyd –ı oruçlu geçirene ALLAH birinci güne onbin sene, ikinci gününede yüzbin sene, üçüncü günde yüzbin senelik ecir verir.

On beşinci gün olan berat gününün orucuna rağbet edin. O günü cinler, kuşlar, yabani hayvanlar, davarlar, denizin balıkları, böcekler oruçlu geçirir.

Her kim Şabanın son pazartesini oruçlu geçirirse kendisi için günahları bağışlanır.

“Şüphesiz ALLAH o sene ölecekleri bu ayda yazar. Bende ecelim geldiğinde oruçlu olmayı seviyorum.” Buyurdu peygamber efendimiz (S.A.V.)

BERAT GECESİ

Berat gecesini en güzel kıyam ve Kur’an tilavetiyle geçirmek gerekir. Kıyamın en üstün şekli namazdır ki bu gece kılınacak yüz rekatlık “ Salatül Hayr” namazıdır.

“Ey Ali her kim Şabanın yarı gecesinde 100 rekat kılar, her rekatında 1 Fatiha, 10 İhlas okursa Allahu Teala onun için o gece istediği her haceti yerine getirir. Soruldu ki: Ya Rasulallah! Allahu Teala onu şaki (imansız ölecek) yazdıysa, said (imanlı ölecek bahtityar) kuluna çevirir mi? Buyurdu ki: Levhi Mahfuzda felan oğlu felan şaki olarak yaratıldı ama Allahu Teala bu hükmü sildi ve onu saide döndürdü diye yazılmıştır.

Bu namazı kılan kuluna Allahu Teala yetmişbin melek gönderir ki bir dahaki sene başına kadar onun sevaplarını yazarlar, günahlarını silerler ve derecelerin yükseltirler. Bu kişi bir daha ki seneye kadar ölürse şehid olur, o gece okuduğu İhlas Suresi'nin her harfine yetmişbin huri verir ki her bir hurinin bir erkek bir dişi hizmetçisi vardır.

O gece İhlas okuyan herkese yetmiş şehit sevabı yazılır. Daha önce kıldığı ve kılacağı tüm namazlar kabul edilir.

- Başka bir namaz: 12 rekattır. Her rekatta 30 İhlas okuyarak bu namazı kılsa cennetteki makamını görmeden dünyadan çıkmaz.

- Diğer bir namaz ise 14 rekattır. Namazdan sonra oturup 14 Fatiha, 14 Felak, 14 Nas Surelerini okuyup "Le gad caeküm…" den başlayan Tevbe Suresi'nin sonunu okuyana 20 makbul hac ve 20 sene makbul oruç sevabı verilir.

- Başka bir namazda 1 Fatiha ve 10 İhlas ile 12 rekat kılınarak olur. Bu namazı kılanın günahları mahvolur ve ömrüne bereket olur.

- Kılabilen bu gece, olmazsa başka bir gece tesbih namazı kılabilir.

Berat gecesi kılınan namazlardan biri de iki rekat olarak kılınır.

Birinci rekatta Fatiha okunduktan sonra kısa bir sure okunarak rükuya gidilir. Rükudan doğrulur ve secdeye gidilir. Secdede uzun sure kalınır, bu konuda belli bir tahdit yoktur, ne kadar dayanabilirsen.

İkinci rekatta da aynı şekilde Fatiha'dan sonra kısa bir sure okunur. İlk rekatta olduğu gibi secdeye gidildiğinde yine uzun sure secdede kalınır. Gücünüzün yettiği kadar. Secdeden kalkılır tahiyatta okunacaklar okunur ve selam verilir. Selam ile birlikte eller dua için alemlerin Rabbine kalkar...

Bu namaz hakkında Hz. Aişe Radıyallahu An-hum'a validemiz, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir.

-"Ya Aişe, bu gecenin nasıl bir gece olduğunu bilir misin? Bende

-"En iyisini, Allah ve Resulü bilir." Dedim. Şöyle buyurdu:

-"Bu gece şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece Yüce Hakka arz edilir. Bu gece cehennemden azat edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin"?

-"Olur" dedim. Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yarısına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kaktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede dahi, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı. Secdede o kadar kaldı ki, bunun için Yüce Allah ruhunu aldı sandım. Bana gelmesi uzayınca, kendisine yaklaştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım. Secdesinde şöyle dediğini işittim:

"Azabından affına sığınırım. Dargınlığından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım. Şanın yücedir. Sen kendi zatını övdüğün gibi, seni övemem..."

Sonra kendisine sordum: "Ya Resulullah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım. Böyle demem üzerine, bana sordu: "Sen onları öğrenebildin mi?" Bu sorusuna karşılık: "Evet" deyince, şöyle buyurdu:

"Onları hem sen öğren, hem de başkalarına öğret."

Kur’an-ı Kerim tilaveti ki özellikle şu süreler okunur;

Secde Suresi, Mülk Suresi, İsra Suresi, Zümer Suresi, Hadid Suresi, Haşr, Saff, Cumu’a Suresi, Tegabün Sureleridir. Yasin, Vakıa, Duhan, Kamer, Kıyamet, Tekasür, Kafirun (4 kere), İhlas (3 kere), Bakara Suresinin son iki ayeti, Ali İmran Suresi'nin son ayetleri, Haşr Suresi'nin son 3 ayeti.

Bu gecede 1000 İhlas okuyana cennetteki mekanı gösterilmedikçe ölmez.

Namaz içinde veya dışında 100 İhlas okuyana cehennemden berat verilir. 50 İhlas okuyanın elli senelik günahı silinir.

BERAT GECESİ DUASI

Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin.

Allahım, şayet ismimi Saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi Şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, "Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz O'nun katındadır."

27.GECESİ

Bu gecede 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 1 Zilzal Suresi, 25 İhlas okunur. Selamdan sonra secde yapılır ve secde de 7 Fatiha, 1 İhlas, 1 Felak, 1 Nas okunur.

100 kere de istiğfar, 100 salevat 100 la havle vela kuvvete illa billah okunur.

ZİKİR

Lâ ilâhe illallâhü velâ na'büdü illâ iyyâhü muhlisîne lehüddîne velev kerihe'l-kâfirûn

Allah’tan başka hiçbir İlah yoktur. Biz ancak O’na ibadet ederiz. Kafirler istemese de, biz taatımızı sırf O’na tahsis ederiz

(Sayısı yok Şaban ayında hergün dilediğiniz kadar okuyun. Ama en azından 3 yada 7 yekere okuyun..)

1 ile 10. gün tesbihi : ya Latif Celle Şanühü

11 ile 20. gün tesbihi: ya Rezzak Celle Şanühü

21 ile 30. gün tesbihi: ya Aziz Celle Şanühü

RAMAZAN AYI

Ramazan ayı; Kur’an ve oruç ayı olup, içerisinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesini de barındırmasıyla izzet ve şerefi bir kat daha artan, Peygamberimiz (s.a.v.)’in “Ümmetimin ayıdır” diye vasfettiği, iyilik, tövbe, istiğfar ve sabır ayıdır.

Memur Sen, YÖK Raporunu Açıkladı!!

Ali Yalçın, Eğitim-Bir-Sen'in hazırladığı "Yükseköğretim Kanunu'na İlişkin

Öneriler" raporunu açıkladı.

Genel Merkez'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Yalçın, darbe ürünü

olan 2547 sayılı Kanun'la oluşturulan yükseköğretim sisteminin ciddi sorunlarla

karşı karşıya olduğu; üniversitelerin kendilerinden beklenen toplumsal faydayı

sağlayamadıkları; toplumun ve ekonominin ihtiyaçlarına yeterince cevap veremedikleri

üzerinde mutabık kalınan bir gerçek olmasına rağmen, şimdiye kadar herhangi

bir adım atılmadığını belirterek, "Yakın tarihe kadar ülkemizde insanı merkeze

alan bir politik yapı veya toplumsal düzen kurulamadı ne yazık ki. Tanzimat

döneminden Kurtuluş Savaşı'na kadar uzanan dönemdeki emperyalist çevrelere karşı

var olma kaygısı, jakoben anlayış elinde, Cumhuriyet döneminde devleti yücelten,

halkı devletin amaçlarına amade kılan, devlet fetişizmi nedeniyle vatandaşını

ezen ve görmezden gelen bir siyasal ve sosyal yapıya evrildi. Vatandaşın haklarını

koruması gereken kurumlar ve toplumsal yapılar, ya özgürlüklerine ve özlük haklarına

müdahale ederek ya da haklarını kısıtlayarak vatandaşı ezmeye çalıştı. Üniversitelere,

özellikle de YÖK'e gelince, 2000'li yıllara kadar genel olarak bakıldığında,

YÖK, merkez ve çevre ayrımında ideolojinin ve devletçiliğin yanında yer aldı.

Araştırmalara ve araştırmacıların görüşlerine değil, darbecilerin yönlendirme

ve sözlerine kulak verdi. Uluslararası başarıya sahip üniversiteleri değil,

askeri okulları örnek aldı. Pedagojiyi değil, toplum mühendisliğini esas aldı.

Maalesef, 2008 yılına kadar üniversiteler kışla gibi görüldü; rektörler, dekanlar

ve öğretim elemanları da emir subayı. Öğrenciler, toplum mühendisliğinin laboratuvar

araçları gibi, sağ ve sol ideolojinin nesneleri haline getirildi. Bu nedenle,

YÖK; çevreyi, toplumu ve bireyleri temsil ve onlara hizmet etmekten çok, merkezin

katı uygulamalarının beyni ve aracı haline gelerek toplumla, kültürüyle arasına

ciddi mesafeler koydu. Toplumun değerlerine, kültürüne yasaklarla meydan okudu

ve bu durum maalesef üniversitelerin yabancılaşmasını beraberinde getirdi" ifadelerini

kullandı.

Ali Yalçın'ın açıkladığı raporda yer alan önerilerden bazıları şöyle:

-Yükseköğretim yönetimi anayasal bir konumdan çıkartılmalı, yasal düzenlemelere

bırakılmalıdır.

-Yeni anayasada yükseköğrenimin temel bir vatandaşlık hakkı olduğuna dair temel

hak ve özgürlükler kapsamında bir düzenlemeyle yetinilmelidir.

-Yeni anayasa sürecinin yapımı ve kabulünün uzun bir zaman dilimine yayılma

ihtimalinin belirdiği mevcut durumda ivedilikle 1982 Anayasası'nın yükseköğretim

kurumları ile yükseköğretim üst kuruluşlarını düzenleyen 130 ve 131. maddeleri

yürürlükten kaldırılmalıdır.

-Yeni anayasa ya da anayasa değişikliği sonrası, yükseköğretimin amacını, niteliklerini,

temel kurumlarını, kurumların kuruluş ve işleyişlerini, mali yapılarını, yükseköğretime

girişleri, akademik, idari özerkliği, denetimi, kalite ve akreditasyon işlemlerini

düzenleyen temel kanun niteliğinde bir Yükseköğretim Kanunu çıkarılmalıdır.

-Bu kanunun temel unsurları, yasaklayıcı olmayan ama şeffaf ve hesap verilebilir

yapılar oluşturmak; yükseköğretimin girdileri kadar çıktılarına da odaklanmak;

yükseköğretim kurumları arasında tek tip bir yapı yerine çeşitliliği sağlayan;

akademik, bilimsel ve idari özerkliği evrensel standartlar ekseninde tanımlayan,

rekabetin yanında iş birliğini, katılımcılığın yanında müşterek karar mekanizmalarını

öngören bir sistem tasarlamak olmalıdır.

-YÖK kaldırılmalı; ancak yükseköğretimde stratejik planlamadan, kalite

güvencesi mekanizmaları oluşturulmasından ve üniversiteler arası eşgüdümden

sorumlu bir koordinasyon kurulu/kurumu bulunmalıdır.

-Üniversiteler, üç temel vizyon üzerinden kurgulanmalıdır:

Yükseköğretim Vizyonu: Sürdürülebilir kalkınma için gerekli bilgi, beceri

ve yetkinlikle donanmış, hayat boyu öğrenme becerilerine sahip, girişimci ve

yenilikçi, kendini sürekli yenileyebilen ve geliştiren, kültürel ve manevi değerlere

duyarlı, demokratik toplumun aktif yurttaşları olan bireyler yetiştirmek,

Araştırma-Geliştirme Vizyonu: Yerel, ulusal ve küresel düzeylerde, entelektüel

merak ve sorunlar ile ekonomik, teknolojik ve sosyolojik sorunlara yönelik bilgi

ve teknolojiler üretmek,

Kamu Hizmeti Vizyonu: Kamunun ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda,

kamu hizmetinin yürütülmesi için gerekli araştırma ve eğitim-öğretim taleplerine,

toplumun değer yargılarını göz ardı etmeksizin cevap vermek.

-Araştırma özgürlüğünü ve bu çerçevede temel bilgi yöntemlerini serbestçe kullanma

hürriyetini, araştırma için gerekli araçlara ve şartlara sahip olma hakkını

ve bilimsel üretme, bilgilendirme, öğrenme ve yayma hakkını içerecek şekilde

akademik özgürlüğün hem anayasal hem de yükseköğretim kanunu ekseninde güvence

altına alınması gereklidir.

-Akademik ve idari konularda farklı karar alma mercilerinin bulunması yerinde

bir yaklaşımdır. Bu doğrultuda icra makamı olan rektörün yanında Akademik

konularda karar organı olarak Senato, idari konularda karar organı olarak

Yönetim Kurulu şeklindeki yapılanma yerindedir.

-Senato üyeleri, yardımcı doçent, doçent ve profesör unvanına sahip kişiler

arasından üniversitedeki akademik personel tarafından seçimle belirlenmelidir.

Ancak temsilde adaleti sağlamak için fakülte, enstitü, yüksekokul gibi birimler

bazında aday kotası konulmalıdır.

-Dekan, bölüm başkanı, enstitü ve yüksekokul müdürü gibi idari üst yönetim

görevi yürütenler senatoda oy hakkına sahip olmaksızın yer almalı; eğitim, öğretim

ve bilim hizmet kolunda üniversitede yetkili sendikanın temsilcisine yer verilmelidir.

-Üniversite yönetim kurulu ise rektör, dekan, enstitü ve yüksekokul müdürleri

ile akademik personel ve idari personelin kendi aralarından seçecekleri eşit

sayıda üyeden oluşmalı; akademik unvana sahip olmak kaydıyla eğitim, öğretim

ve bilim hizmet kolunda üniversitede yetkili sendikanın temsilcisine yer verilmelidir.

Seçimle gelecek üyeler açısından temsilde adaleti sağlamak için fakülte, enstitü,

yüksekokul gibi birimler bazında aday kotası konulmalıdır.

-Üniversitelerin kamu kaynağı kullanıyor olmasından hareketle yönetim, denetim

ve hesap verilebilirlik süreçlerine halk iradesinin yansıtılacağı; diğer taraftan

üniversite yönetim kurulunun ağırlıklı olarak üniversitenin akademik ve idari

personeli tarafından kendi aralarından seçimle belirledikleri kişilerden oluştuğu

tasarım dikkate alınarak üniversitede görev yapanların seçimlerinin ve tercihlerinin

yansıtılmasına imkan sağlanan bir atama süreci tasarlanmalıdır. Bu kapsamda

üniversite yönetim kurulu tarafından en az 3 yıl süreyle o üniversitede fiilen

görev yapan ve profesör unvanına sahip kişiler arasından aday göstereceği 5

kişi arasından Cumhurbaşkanınca atama yapılmalı; Cumhurbaşkanınca bu adayların

uygun görülmemesi durumunda herhangi bir üniversitede görev yapan profesör unvanına

sahip ve en az 3 yıldır bu unvanda çalışan kişiler arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca

atama yapılmalıdır.

-Alternatif olarak, herhangi bir üniversitede görev yapan profesör unvanına

sahip ve en az 3 yıldır bu unvanda çalışan kişiler arasından doğrudan Cumhurbaşkanınca

atama yapılması ya da üniversite yönetim kurulu tarafından en az 3 yıl süreyle

o üniversitede fiilen görev yapan ve profesör unvanına sahip kişiler arasından

aday göstereceği 5 kişi arasından Cumhurbaşkanınca atama yapılması şeklinde

tekil bir model de değerlendirilmelidir.

-İdari personeli atama yetkisi üniversite yönetim kurullarına verilmeli, ancak

idari personel kadrolarının gereği olan görevlerin haricinde görevlendirilmeleri,

üniversite yönetim kurulunun kararıyla mümkün olabilmeli; görevlendirme gerekçesi

açık, somut ve net olarak ortaya konulmalı ve haklı bir gerekçeye dayandırılmalıdır.

Kötüye kullanımı önlemek adına görevlendirmelere karşı itiraz yolu açılmalıdır.

-Yükseköğretime girişte merkezi sınavın yanı sıra ölçülebilirliği, denetlenebilirliği

ve hesap verilebilirliği sağlanmak kaydıyla, lise çağındaki akredite edilmiş

kurumlar nezdindeki bilimsel, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlerin; lise

öğrenimi boyunca elde ettiği notların ortalamasının, ulusal veya uluslararası

projelere katılımın, lise öğrenim alanına ilişkin katıldığı stajların, lise

öğrenimi sırasında aldığı ödül ve cezaların, öğretmen değerlendirme puanlarının

da değerlendirmeye esas alınabildiği bir sistem yerinde olacaktır.

-Yükseköğretimin kalitesini etkileyen mevcut sorunların tespit edilip, bu sorunların

çözüme kavuşturulması için çaba sarf etmek, bağımsız bir akreditasyon kurumu

kurmaya göre, yükseköğretimin kalite sorunlarını çözmek adına daha anlamlı olacaktır.

-Yükseköğretim kurumlarının mali ve idari işlemlerinin denetimi, iç denetim

ve dış denetim olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleştirilmeli; iç denetim

doğrudan yükseköğretim üst kuruluşuna bağlı iç denetim birimince sürekli ve

düzenli olarak yerine getirilirken, dış denetim Sayıştay ve bağımsız denetim

kuruluşlarınca gerçekleştirilmelidir.

-Yükseköğretim programları ile onun temeli olan ortaöğretim programlarının

öğrenme kazanımlarının birbirini tamamlar nitelikte olması, öğretmen istihdam

stratejilerine uygun öğretmen yetiştirme politikaları geliştirilmesi gibi yükseköğretim

politikaları ile Milli Eğitim Bakanlığı politikalarının tamamlayıcı ve uyumlu

bir şekilde geliştirilmesine imkan sağlayacak, ortak karar alma sürecini temin

edecek mekanizmalar yasal statüye kavuşturulmalıdır.

Memura neşter

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, '657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez" diye açıkladığı Devlet Memurları Kanunu'nda önemli bir değişikliğe gidiliyor.

Hükümet, devlet içindeki birimlere yaklaşık 40 yıl içinde sızan Paralel Yapı mensuplarını etkisiz hale getirmek için 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na neşter vuracak. Kanunda devlet memurluğu şartlarını düzenleyen 48. maddede, legal görünümlü illegal yapılarla bağlantısı olan kişilerin devlet memuru olamayacağı net şekilde belirtilecek.

GERİ DÖNÜŞ OLMAYACAK

Ayrıca, halen devletin çeşitli kademelerinde yer alan Paralel Yapı ile bağlantılı memurlar da ihraç edilecek. Böylece memuriyetten, yasal dayanaklı ihraçlar sonrası, idari yargı kararıyla kolaylıkla devlete geri dönme kanalları tıkanacak. Paralel Yapı ile mücadele kapsamında 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda kritik değişiklikler yapılacak. Kanunu yenilemek için hazırlık yapan Hükümet, özellikle devlet memurluğu şartlarını düzenleyen 48. maddeye odaklandı. Yapılacak değişiklik sonucunda legal görünümlü illegal yapılarla bağlantısı olan kişiler de devlet memuru olamayacak. Bu sayede, Paralel Yapı mensuplarının sonraki dönemde devlet kademelerine sızma hareketinin de önüne geçilecek.

SORUŞTURMA İSTENECEK

48. maddede yapılacak değişiklikle yaklaşık 40 yıl boyunca, yargı, emniyetin istihbarat, terörle mücadele, kaçakçılıkla mücadele birimleri ile bakanlıkların personel, satın alma, bilgi işlem birimlerine, SGK, vergi, teftiş gibi bölümlerine yerleşmiş Paralel Yapı mensupları etkisizleştirilecek. Halen devletin çeşitli kademelerinde yer alan Paralel Yapı ile bağlantısı tespit edilen memurların devletle ilişiği kesilecek. Sadece bu amaçla özel güvenlik soruşturması istenecek. Kurumlarda devlet hiyerarşisine aykırı davranan, Paralel Yapı'nın 'abi' veya 'kurum imamı' düzeyinde hareket eden personeli ayıklanacak.

HSYK seçimlerinde 13 bin 500 hakim ve savcıdan en az 4 bin 500'ünün bu yapıyla bağlantılı olduğu veya birlikte hareket ettiği gözlenmişti. HSYK'da müfettiş soruşturmaları neticesinde paralel hakim ve savcıların yargıdan uzaklaştırılması sağlanacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl yaptığı açıklamada, "Paralel yapı ülkemizde devletin içine sızmış bir virüs gibi. İstihbaratta da var, emniyet teşkilatı, silahlı kuvvetlerimiz bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var ve ciddi iletişim sağlamaya çalışıyorlar. 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez" demişti.

İŞTE 48. MADDE

48. madde devlet memurluğu şartlarını düzenliyor. Ayrıca kimlerin devlet memuru olamayacağı da bu kanun maddesinde belirtiliyor. Yürürlükteki kanuna göre, kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olanlar devlet memuru olamıyor.

 

2 Mayıs 2016 Pazartesi

14 Yılda Memur Emeklisinin Maaşı % 329 Arttı!!

Sosyal güvenlikte iyileşme, intibak düzenlemeleri, destek primi kesintisinin kaldırılması gibi adımlarla emeklinin geliri de arttı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, emeklilik işlemlerinin bir güne düşeceği müjdesini verdi. Çalışan emeklilerden destek primini kesintisinin kaldırılması ile birlikte aylık 63-345 lira arasında değişen artış sağlandığını söyledi.

DESTEKLER SÜRECEK

Bakan Soylu, 2002-2016 döneminde memur emeklilerinin asgari aylıklarında da nominal yüzde 329.7 artış olduğunu vurguladı. Yeni dönemde tamamlayıcı emekliliğe destek, BES'te kesinti oranlarının düzenlenmesi, yaşa uygun iş imkanı gibi yeni adımlar da atılacağı ifade edildi.

HAZAL ATEŞ

Haberdata.com Güncel Son Dakika Haberleri